26 Nisan 2020 Pazar

Kore Dizisi Önerileri 2020 I Part bilmem kaç..



Uzunca bir sürenin ardından -tam olarak 4 sene- tekrar Kore dizi önerisi yapmaya geldim dostlarım! Evet farkındayım uzunca bir süre geçti çünkü dizi önerilerini instagramdan yapmak bana daha hızlı geliyordu ve haliyle burayı oldukça boşlamış bulundum.

Blog temamı uzun süredir değiştirmek istiyordum ve en sonunda düzenlemelerimi bitirdim ve artık yorumlarım ve ben artık tam zamanlı buradayız! Sizinle arayı kapatmak için izleyip bayıldığım dizileri sizinle paylaşacağım :) 

DİZİNİN ADI: Goblin (Guardian: The Lonely and Great God)
TÜRÜ:Fantastik, Romantik, Dram 
BÖLÜM SAYISI: 16
Konusu: Bir goblin olan Kim Shin (Gong Yoo) sevdiği birçok insanın ölümünü görmüştür ve ölümsüz hayatını sonlandırmak istemektedir. Bunun için de insan bir goblin gelinine ihtiyacı vardır ve yüz yıllardır bir goblin gelini aramaktadır. Bir gün, bir lise üç öğrencisi olan Ji Eun-Tak(Kim Go-Eun) ile karşılaşır ve kader ağlarını örer....

Goblin'i öneri listeme koydum fakat eminim ki aranızda izlemeyen kalmamıştır. Mutlaka izlenmesi gereken her şeyiyle aşık olduğum bir dizi kendisi.Favoriler listemin baş tacı. İzlemediyseniz (ki çok üzülürüm) benim için izleyin :) Dizinin ostlarını hala dinleyenler burada mı? Ben hepsiyle aşk yaşamaya devam ediyorum!



DİZİNİN ADI: Chicago Typewriter
TÜRÜ: Dram, Romantik, Fantastik
BÖLÜM SAYISI: 16
Konusu: Dizi, 1930’lu yıllarda Japon sömürgesi altında yaşayan ve reenkarnasyon ile günümüzde tekrar dünyaya gelen yazarların etrafında dönmektedir. Günümüzde bu yazarlardan biri kitapları çok satan bir yazar, biri gizemli bir hayalet yazar ve diğeri ise kitapları çok satan yazarın anti-fanı(bazı nedenlerden dolayı) olarak yaşamaktadır.


İlk başlarda diziyi sevmeyeceğimi düşünüyordum fakat birkaç bölüm izledikten sonra dizinin kaliteli kore dizilerinden birisi olduğunu anladım. Kaliteli diyorum çünkü çekimler, verdikleri 30lar havası, oyuncular, mekanlar çok çok  iyiydi.  Dostluk, arkadaşlık ne arasanız vardı.Farklı tarzda bir kore dizisi arıyorum diyorsanız kesinlikle izlemelisiniz. Bu arada ostlarına aşık olmak garanti!

22 Nisan 2020 Çarşamba

Olağanüstü Bir Gece -Stefan Zweig I Kitap Yorumu




Kitabın Adı: Olağanüstü Bir Gece
Yazar: Stefan Zweig
Sayfa Sayısı: 80
Yayınevi: Türkiye İş Bankası
Türü: Modern Klasik-66

ARKA KAPAK: Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak “suç” işler. Böylece yeniden “hissetmeye” başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, “hayatın en dibindeki lağımlara” sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır.





YORUMUM:
Bu kitaba başlama sebebim kesinlikle Stefan Zweig ve onun muhteşem betimlemeleriydi. Daha önce çoğu kitabının tadına bakmış birisi olarak bu kitabını da uzun zamandır merak ediyordum. Yazıma öncelikle bu kitabın ortaya çıkış hikayesini anlatarak başlamak istiyorum:

Bir gün yazarımız Stefan Zweig’a katıldığı çatışmalarda şehit düşen Baron Friedrich’in ailesi, Baron’un yazı masasında buldukları yazıları göz gezdirmesi için verirler. Ailesi bu yazıları incelediğinde ilk başta edebi bir çalışma olarak düşünseler de aslında Stefan Zweig yazıları okuduktan sonra bunların Baron’un gerçek yaşantısı, bütün ayrıntılarıyla gerçekliğe dayanan bir ruhsal hikaye olduğunu düşünür. Ardından Zweig bu hikayeyi kendi mükemmel üslubuyla düzenleyip, herhangi bir olayı atlamadan, sadece kitabın ismini değiştirerek bizlere sunar.

İlk olarak Baron’un kağıda yazdığı şu sözlerle kitaba başlıyoruz “Bu sabah aklıma birden gelen o olağanüstü gecede yaşananları, bütün olan biteni bir kez de doğal akışı içinde düzenlenmiş olarak görebilmek amacıyla kendim için yazmak geldi.” Ve ardından Baron’un o olağanüstü gecede neler yaşamış olduğunu merak etmeye başlıyoruz. Kitabın başlarında verilen bu gizem kitabın sonuna kadar beni ele geçirdi diyebilirim. Stefan Zweig’ın o harika yazım dili, karakterin duygularını harika bir şekilde eğip büküşü her zaman olduğu gibi beni benden aldı. Kitap boyunca devam eden o tek paragraflı bölümleri okumak ağır gibi görünse de diğer kitaplarından alışkın olduğum için okumak benim için kolay oldu.
Kısacık bir zaman diliminin, hiç hesaplanmamış küçücük bir olayın bile  bir insanın hayatını nasıl bu denli değiştirebileceğini harika bir üslup ile kitap boyunca okuyoruz.